Bir ay önce yanlış alarm
geldi. Acaba beklediğimiz geliyor mu? Dedim. Gelmemiş. Gelmediğine üzüldüm.
Neye üzülüyorsun? dedi Sezai. Anlatmaya başladım. “O çocuk olunca, hayatımda
değiştiremediğim şeyleri değiştireceğim. O çocuk olunca, veremediğim kararları
verebileceğim. O çocuk, hayatımda bırakmak istediğim şeyleri bırakmamı
sağlayacak, başlamak istediklerime vesile olacak. O çocuk Ela için önemli.
Kızım dengesini bulacak. Yaz başında doğması çok iyi, çünkü Ela’yı yaz okuluna
başlatacağım, ben onu okula kendim götürebilirim….”
Sonra birden cümlelerimin
içindeki “O ÇOCUK” vurgusu beni öyle bir vurdu ki…İstediğim çocuk falan
değildi. Tüm isteğim yapamadıklarımı yapabilmek, hayatımı değiştirecek bir
vesileydi. Dünyaya gelmesini istediğim zavallı bebeğin meğer ne çok yükü,
görevi vardı. Düşüncelerimin hoyratlığı beni susturdu. Mahcup, sustum.
Sonra anladım. Yapmak
istediklerimi şu anda yapmak için hiçbir engelim yoktu ki. Gelecek çocukcağız
bu engelleri kaldırsın ve ben onları yapayım düşüncesi saçmalığın zirvesiydi. İkinci çocuk tüm bunları nasıl
kolaylaştıracaktı ki, olsa olsa zorlaştırabilirdi. Şu an yapmayan bendim,
ilerde yapmazsam sebep yine ben olacaktım. Ya da yapacaksam da yine ben
yapacaktım.
O çocuk böyle bir yükün
altına elbette girmeyecekti, gelmeyecekti. Çok iyi yaptı, gelmedi.
Ve sonra içimdeki
suçluluk, mahcubiyet yerini farklı bir duyguya bıraktı. Kendiliğinden oldu, iyi
ki oldu. Gözümün önünde sürekli avuç içi kadar pembe, yumuk yumuk bir surat
görmeye; nasıl olduğunu bilmiyorum ama yanağımda onun pespembe yanağının
sıcaklığını hissetmeye başladım. Her hissedişimde gözlerim doldu, içim kabardı.
Artık “O ÇOCUK” yoktu, pespembe, yumuşak ve sıcacık bir yüz vardı. Bu koşulsuz
bir davetti. Yani gelecek olana “istediğim ben, benim hayatım” değil “sen”sin
demekti. Gönülden diledim, hala diliyorum o güzel yüzü, sıcaklığını hissetmeyi.
Çok şükür, bu koşulsuz davet üzerine yuvamıza katılmayı seçen bir kuzu oldu.
İçime yerleşti. Yavaş yavaş büyümekte. Onun varlığını henüz hissedemiyorum ama
içimde olduğunu düşündükçe yaşama karşı inancım artıyor. Daha güçlü
hissediyorum.
Gel kuzum, sadece yaşamak
için gel. Biz güzel bir aileyiz, her şey çok güzel olacak, hiç merak etme…
Hayat güzeldi, seninle
daha da güzel olacak. Tamamlanmış olacak, tam olacak…