19 Ağustos 2010 Perşembe

iç sıkışması

eskiden beri kulak kesilirdim ağlayan çocuklara, bir de çaresizce miyavlayan kedilere. şimdilerde çok yoğunlaştı bu. gece gece kedileri duyuyorum uykum kaçıyor, çocuklar derseniz başka alem. ağlayan bir çocuk gördüğümde ya da duyduğumda annesini ayırt etmeye çalışıyorum hemen etrafında. ne yapıyor, ne söylüyor anlamaya çalışıyorum. "lütfen iyi davransın, güzel konuşsun çocuğuyla" diye geçiriyorum hemen içimden.
geçen gece yine ağlayan bir çocuk duydum, hemen balkona koştum. uzaklarda annesinin elini tutmuş yürüyen bir çocuktu ağlayan. o da yorulmuş ağlamaktan, aslında susmak istiyor da susacak bir neden arıyor gibi. annesi de sürekli bir şeyler diyordu. önce iyi dedim, sakinleştirmeye çalışıyor çocuğu. balkona doğru giderken lütfen iyi şeyler söylüyor olsun diye geçirdim içimden. sonra duydum... bıkkın bir ses tonuyla "kes sesini, kes sesini" diyormuş meğer ardarda. içim sıkıldı, büzüştü, kurudu.
içeri girince Mehmet'e "bir ülke çocuklarına iyi davransa hiç kötü insan yetişmez" dedim. O da dedi ki "ne güzel söyledin, işte bunu yaz bloguna"
ben de öyle yaptım. gece yarısını geçmişken, sabaha yavaş yavaş yaklaşırken o çocuk düştü aklıma. ağlamasından çok annesi, annesinden çok da çocuğun küçücük, zayıf bacaklarıyla annesinin temposuna uyabilmek için yanında koşar gibi yürümesi.
ve yazdım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder