26 Mayıs 2011 Perşembe

Haziran bir bitse / gelse

bu Mayıs nasıl bir ay anlamadım, bu kadar mı üstüste, bu kadar mı sıkışık olur herşey?Nisan da öyleydi, öyle olmasına ya, Mayıs gibi değildi sanki...Haziran desen çok ümit vermiyor malesef...
Bu sıkışıklığın ve süratin içinde sanki bir uzak mesafe koşucusuyum, kulaklarımda rüzgarın sesi hiç dinmiyor.
Geçen akşam saat 20.30, eve dönüyorum, arabadayım. Babam aradı. O saatte evde olmadığımı anlayınca üzüldü haliyle. Kısa bir durum değerlendirmesinden sonra bu aralar hep dilimde olan cümleyi babama da söyledim, rahatlasın diye. "merak etme, şu haziran da bitsin, temmuz iyi olacak" babam bir an şaşırmış olacak ki "kızım daha haziran başlamadı bile" dedi.

çok ilginç ama o an farkettim haziranın başlamadığını. Benim için haziran o kadar yanımdaydı ki neredeyse "şimdiydi". Her haftası belirli işler için ayrılmış, her günü ince hesaplarla doldurulmuştu. Haziran benim için henüz yaşamadan bitmesi beklenen bir zaman dilimiydi. İşlerin biraz daha hafifleyeceğini umduğum Temmuz'a geçmek için aşmam gereken bir engeldi.

Babamın içten tepkisiyle Haziran'a ne denli haksızlık ettiğimi anladım. İyi ki anladım. Ne yapacağımı bilmiyorum ama genel anlamda "şimdi"ye biraz daha odaklanacağım. Bunu yapamadığımda kendimi geri getireceğim. Artık "Haziran da bir bitse" hayıflanmalarını bıraktım. "Haziran bir gelse" diyorum. Ece Temelkuran'ın güzel cümlesini hatırlıyorum "zaman, harcanmadığında biriken bir şey değil ki" diyor, ağzına sağlık, ne güzel diyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder