11 Ekim 2018 Perşembe

Şubattan haberler

Yazıyı 2018 Şubat ayında yazmaya başlamışım. Bitiremediğimi düşünmüş, yayınlamamışım. Aradan 8 ay geçtikten sonra bu gece ilk kez bloğun kapısını araladım, yazı karşıma çıktı. Muhtemelen Nil Asya'yı da yazmak istemişim. Olmamış. Şimdi bu yazıyı virgülüne dokunmadan yayınlıyorum. Nil Asya'yla ilgili anlatacaklarım var. Onun için şimdi ayrı bir post yazacağım.

2017'de de 365 tane koskoca gün ve gece vardı. O gecelerin hiçbirinde yazı yazmamışım. Bu durum beni mutsuz ediyor. Mutsuzluğuma bir de suçluluk duygusu eşlik ediyor. Kızlar büyürken yazdığım bu blogla ilgili beni en çok heyecanlandıran şey bir gün büyüdüklerinde bu yazıları okuyacak olmaları.
Güzel kızlarım, bu blogta dolaşmaya başladığınızda görüyorsunuz ki yıllar geçtikçe yazabildiğim yazıların sayısı düşmüş. 2017'de tek bir yazı yazamamışım. Hayatımızdaki bu çok önemli yılla ilgili bir kayıt düşememiş olduğuma üzüldüm. Diğer taraftan bu durum 2017'nin benim için, bizim için nasıl bir yıl olduğunu da gösteriyor. Yeni hayatımıza, 5 kişilik yaşantımıza tam olarak alışmaya çalıştığımız bir dönemdi. Siz de ilerde anne olmak isteyecek misiniz, Allah kısmet edecek mi bilmiyorum ama bu yıl net olarak gördüm ki çocuk sayısı söz konusu olduğunda 1+1; 2den büyük, 1+1+1 ise 3ten çok çok büyük. Zorlandık, -yalan yok- hala zorlanıyoruz. Çok büyük yaş farklarınız yok, yani büyüdükçe beraber keyifli vakit geçireceğinizi, birbirinizle arkadaşlık da edeceğinize eminim ya da bunu umuyorum diyelim. Şu anda ise her biriniz evimizde neredeyse 3 ayrı nesli temsil ediyorsunuz. Üçünüz de kendi yaşlarınız için harika çocuklarsınız.

Elacım; artık neredeyse bir yetişkin gibisin. En çok istediğin ve ihtiyaç duyduğun şey birebir kalmak ve sohbet etmek. Benimle ya da babanla. Bu anları yaratmaya çalışıyoruz. Bazen uzun uzun konuşuyoruz ama bazen istediğin anda, istediğin derinlikte yapamıyoruz bu sohbetleri. Bu bizi de seni de üzüyor. Ama bu ara bu durum için bir çözüm buldun. Gece kardeşlerinin uykuya dalması sırasında kitap okuyorsun, onlar daldıktan sonra yanımıza geliyor. "şimdi bana kaldınız" diyorsun :) Çok tatlısın. Uykumuz müsaade ettiği sürece beraber vakit geçiriyoruz. İlkokulla beraber artık kendine ait bir dünyan, çevren var. Arkadaşlıkların senin için önemli, hayallerin var. Tenis oynuyorsun, bu ara çok isteklisin. "Daha iyi oynamak istiyorum, kendimden büyükleri de yenebilmek istiyorum" diyorsun. Bence bu harika. Yenmen, yenilmen değil mesele; o deneyimi yaşamak önemli olan. Daha iyi yapmaya çalışmak, kendinle yarışmak, muazzam bir zenginlik. Piyano öğreniyorsun. Bu konuda çok istekli değilsin. Belki bıraksan çok özlemeyeceksin. Ama müziği çok seviyorsun. Şarkı sözleri yazıyor, onları bestelemeye çalışıyorsun. O yüzden bu altyapı senin için çok önemli diye düşünüyorum. Devam etmekle ilgili bir şikayetin yok ama muhtemelen büyüdüğünde piyano çalmayacaksın. Sana yavaş geldiğini söylüyorsun. İçinde bir ritm var, ona uymadığını söylüyorsun. Tüm kalbimle anlıyorum. İçindeki ritmi en iyi yansıtabileceğin enstrümanı önümüzdeki dönemlerde bulabilmeni diliyorum.

Alyacım; benim çitlembiğim. Ablan bizim referans noktamızdı sen gelene kadar. Sen gelince pek çok konuda referanslarımız sarsıldı. Seninle net olarak öğrendim ki hepimizin doğumla getirdiğimiz bir mizacımız var. Çok güçlü, olgun ve sevgi dolusun minnoşum. Şu sıralar o dönemin biraz acısını çıkarıyor gibi olsan da  abla olduğun dönemde bize harika bir adaptasyon dönemi yaşattın. Şu anda Nil Asya'nın bana bağımlılığı sebebiyle bazen sana yetemediğimi hissediyorum. Sen de bu nedenle sanırım son aylarda birkaç kriz patlattın. Bunlar o kadar güzel alarmlar ki. "Anne, baba sizden istedeğimi alamıyorum" diyorsun bu krizlerle. Beni uyandırıyorsun. Sağol annecim. Önümüzdeki dönemlerde biraz daha farklı olmasını sağlayacağız eminim


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder