2 Aralık 2011 Cuma

evde deniz keyfi..

herhalde 2 hafta falan oldu, yine babamızın gelemediği, bizim Eloş'la beraber hasret giderdiğimiz akşamlardan biri.
Eloş parkenin üstüne yatıp kendini öylesine kaydırmaya başladı. Ben de "hadi Ela, nasıl yüzüyorduk denizde, gel öyle yapalım" dedim. Ela müthiş bir iştahla olayı kavradı ve hayali kulaçlar atmaya başladı yerde. Tabi tek başına yüzmek sıkıcı olunca annesi de katıldı ona. Denizde kimlerle karşılaşmadık ki? Anneanne, babaanne, dedeler, tüm aile oradaydı. birbirimize su attık, eğlendik. Sonra yorulduk, kumsala (yani halıya) çıktık, banyodan havlular getirdik, kurulandık, havlularımızı yere serip güneşlendik - 30sn. falan :) - birbirimize kremler sürdük ve hooop halıdan tekrar parkeye yani pardon denize atladık. Sonra Eloş denizden çıktı, beni de çıkardı. Elinde bir şey getirdi. Meğer kollukmuş, birini güya şişirdik, koluna taktık, gitti öbürünü getirdi, hem de ilkini getirdiği yerden. Elinde sanki gerçekten kolluk varmış gibi bir yürüyüşü vardı ki. İkisini de taktık, tekrar tekrar denize atladık, güneşlendik. Bu fasıl baya bir süre devam etti, ta ki Eloş'un üzerindekileri çıkartıp, olayı daha gerçekçi bir hale getirmek isteyişine kadar.
Bu oyun beni sonrasında baya heyecanlandırdı. Açıkçası ben farkedememiştim. Yani Ela'yla böyle belli bir çerçevenin içinde kalarak bir oyun formatı oluşturabileceğimizi, Ela'nın buna rahatlıkla adapte olabileceğini; gerçekten farketmemiştim. Şimdi düşünüyorum tabi, Eloş'un acaba rahatlıkla yapabildiği ve benim farkında olmadığım, olmadığım için de teşvik edemediğim daha neler var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder