Bir de isim meselemiz var. Onu da anlatalım vakti geçmeden.
Ela'da nasıl olduysa çok kolay olmuştu. Babamız "Lal" istiyordu. Yine istiyor. "Lal" çok güzel bir isim. "Tamam" diyemememin sebebi, çocuğun o isimle zorlanabileceğini düşünmem. İnce "a" sesi sıkıntı olabilir diye düşünüyorum.
Sonra "Lila" dedik. Yani ilk önce Mehmet, sonra da ben hafif çekingen de olsa "Lila" dedim. Lila ismi çok duyulduk bir isim değil, kulağımız henüz alışmadı. Ama yine de "olabilir" diye düşünüyorum. Ela'ya da uygun, ses olarak, anlam olarak. Bir de "Düğümlere Üfleyen Kadınlar" var tabi bu arada. Oradaki müthiş karakter "Madam Lilla". Çok etkileyici. "Kudretli ve zarif" Ece Temelkuran'ın ifadesiyle. Tüm bunlar birleşince "olabilir" diyorum.
Biz "öyleydi, böyleydi" derken sahneye Ela çıkıverdi. Bundan önce kendisine bu konuda yöneltilen sorulara "bebeğin ismine annem ve babam karar verecek" gibi bizi de şaşırtan bir şekilde cevap veriyordu. Sonra baktı ki anne, baba aylardır bir isimde netleşemedi. Devreye girdi. Şu diyalog yaşandı:
- Anne, ben kardeşime isim koydum.
- Öyle mi, ne?
- İpek
Anne pek ciddiye almıyor önce
- Ama Ela'cım kardeşinin ismini biz koyacağız, sana bir bebek alalım ona koyarsın İpek ismini
- Hayır, ben kardeşime koyacağım bu ismi
- Nerden duydun bu ismi?
- Okulda, Selin'den.
Kendini akıllı sanan anne,
- Selin mi koydu yani kardeşinin adını?
- Hayır, Selin'den ben duydum ve kardeşime koymaya karar verdim.
Haftasonu Demet'e sorunca anlatmış
- Babam Lila istiyor, ben de İpek istiyorum demiş.
Olayın bu kadar farkında yani. Ben şu an beklemedeyim. İpek de güzel isim, baya hoşuma gitti valla.
28 Mayıs 2013 Salı
36.Hafta - "İnşallah"
Kızlar beni yordu
dermişim :) Daha macera
başlamadan yorulmak ne oluyorsa :)
İçinde “kızlar”ın
geçeceği cümleleri kuracağım günleri hayal ediyorum ara ara. “Kızlar şöyle
yaptı”, “kızlara bilmem ne dedim”, “kızlar şöyle diyor” falan filan. Çok hoşuma
gidiyor. Allah nasip etsin inşallah.
Hamileliğimin 36. Haftasının
içinde olduğum şu günlerde bendeki en baskın hissiyat bu. Yani sürekli bir “inşallah”
hali. İnşallah hiçbir şey ters gitmesin, kuzu sağlıkla doğsun. Yüzdük, yüzdük
kuyruğuna geldik. Bu sevinci yaşamak inşallah kısmet olsun. Sağlıkla, içimize
sinerek, huzurla…
Kuzu tezcanlı. 31. Haftada
gelmek istedi. Ne işin var değil mi? Ben bir terslik olduğunu anladım ama
doktora gidene kadar işin ciddiyetini anlayamadım yani anlayamamışım. Kuzu
baştan beri çok aşağıda ve bu beni çok zorladı. Bu olayı yaşayana kadar, işe
gitmek gerçekten – özellikle de son günlerde- bir eziyet halini almıştı.
Fiziksel olarak müthiş güçsüz hissediyordum. O Perşembe günü de tuhaf bir
hissiyat vardı bende; sanki ayaklarımı biraz fazla açsam, büyük adımlarla
yürüsem, çocuk içimden çıkacak gibi. Akşamı da baya halsiz geçirdim.
Hareketlerini sürekli hissettiğim için doktora gitmedim. Fakat ertesi sabah
bendeki keyifsizlik devam edince, önce işe öğlen de doktora gittim. Yapılan küçük
bir muayene ile bebeğin gelmeye çalıştığını, rahim duvarını zorladığını,
esnettiğini anlattı doktorum. Tedirgin oldum haliyle. Bir iğne yapıldı, hemen
sonrasında bazı tetkikler falan. Ardından elimde 5 günlük bir rapor ve işe
bundan sonra gitmemem gerektiğine dair bir tavsiye ile akşama doğru ancak
çıkabildik hastaneden. Çok fazla ayakta durmamam gerekiyormuş. 32.hafta ile
birlikte evden çalışmaya başladım ki bence çok verimliydi. Sonrasında da geçen
hafta itibariyle resmi izne ayrıldım. İzne ayrıldıysam da tam bir kopuş olamadı
daha. 1 haftamız daha var gibi. Ama zorlanmıyorum küçük iş takiplerinden, gelen
telefonlardan. Keyfim iyi yani.
Dün doktordaydık. 1
haftadan bile kısa sürelerde tekrar görmek istiyor. Yakın takipteyiz. Erken
gelebileceğini düşünüyor doktorum. Oysa daha 2,4 kilo hatun. 38i bulmadan
gelmesin istiyorum. Kiloyu çok dert etmiyorum. Olsa olsa Ela kadar olabilecek
bu kuzu da sanırım. 3 kiloyu bulur mu bilmiyorum, önemli de değil. Sağlıklı
olduktan sonra varsın küçük olsun. “Ne kadar çok tutabilirsek o kadar iyi”
diyor ki haklı tabi. Ben 2-3 hafta daha tutmaya kararlıyım. İyi beslenmem ve
ayakta durmamam gerekiyor.
Bu hamilelikte fiziksel
olarak çok zorlanıyorum. Asla Ela’daki gibi değilim. Ela’da sanki “bir 9 ay
daha uzatıyoruz hamileliği” deseler, “aa, olur, sorun yok” diyecek gibiydim. Son
güne kadar araba kullandım; doktora, alışverişe hep yalnız gittim. Bu sefer
kamburum çıkmış gibi yürüyorum. Çok çok yavaş hareket ediyorum. Yanımda biri
olmadan zorlanıyorum dışarıdaysam. “ağırlaşmak” tabirini tüm hücrelerimle
yaşıyorum yani. Bu arada Kendi kilomu da tam takip etmiyorum. Şu ara 74,5
civarıyım. Yani yine 16-17 kilo almış durumdayım. Çok dert değil. Doğum sonrası
zaten hafif sefalet olacağı için hepsi gider. Ben tutmaya çalışsam da gider,
eminim.
Biraz alışveriş yaptım
geçen hafta. Sanırım hafifçe abarttım. Ela’da evde o kadar çok kıyafet vardı
ki, kendi çocuğuma bir şeyler almam 6. ayı falan bulmuştu. Bu sefer evdeki her
şeyi dağıtmışız. Elimde elle tutulur bebek kıyafeti neredeyse hiç yokmuş. Öyle
olunca yeni kuzuya ayrı bir gardırop düzüyoruz. İnşallah sağlıkla, huzurla
giymesi nasip olur…
İnşallah…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)